Dünyanın herhangi bir yerinde olaylar pek de değişmeden devam ederken kaçışımın üçüncü gününü 1 paket Gauloises sigarası ve bir fincan filtre kahve ile kutluyorum, ya da -daha şiirsel bir deyişle- kutsuyorum. Kaçış planımı bir kaç dakika içinde yaparken ben, dediler ki, “insan gittiği her yere kendini de götürür”. Ne güzel işte, ben kendimden memnunum zaten. Kendimi götüremeyeceğim hiç bir yere gitmek istemiyorum. İçimdeki çocuk, kadın ve adam benimle gelsin istiyorum, zaten tek derdim onlarla biraz yalnız kalabilmek. Eğer kaçtığım yerde biraz daha kalsaydım tamamen sağır olacak ve içimdeki derin sohbete katılamayacaktım. Hayatımda ilk defa bana sorulan sorulara bilmiyorum diye cevap veriyorum. Bu cevaptan da hiç hazetmediğim için kimsenin soru sormasına mahal vermeden kapatıyorum telefonumu. Zihnimin bütün çapaklarını temizleyene kadar gözlerimi açmayacağım. Derdim kendimden uzaklaşmak değil, ben bana çevrilmiş, beni olmadığım gibi gösteren, deforme eden, koyu flotallerinde yüzümdeki hayat çizgilerini kıran aynalardan kaçıyorum.
Kaçıyorum çünkü, artık inanmıyorum.
Doğduğum yerde herkes birşey olmak isterken, olmak istedikleri “şey”in bedelini ödemek istemiyor. Yani, çalışmadan, okumadan, bilgi edinmeden, -daha da kötüsü- hiç yaşamadan “olmak” istiyor o bir “şey”ini. Bu isteyerek ölü doğum yapmak gibi; “çocuk istiyorum ama mümkünse ağlamasın, acıkmasın, soru sormasın. E o zaman ölü doğsun.” İşte benim yaşamaya çalıştığım yerde insanlar, ölü çocuklarını koyunlarında gezdiriyorlar, o kadar kokuşmuş, o kadar ölü. Üstelik bu doğurganlar, doğduğum yerin “aydın”lık yüzleri olduklarını iddia edecek kadar cüretkar, bir o kadar da kendilerini ve -ne yazıktır ki-çevrelerini buna inandırmış sözde yüz akları. Renk körü olmak işime gelseydi,
ah keşke gelseydi…
Kaçtığım yer dünyanın herhangi bir yeri ve dünya halleri hep aynı ama bu sefer ben gerçekten yabancıyım. Dilini bile bilmediğim bu yerde uzun zamandır ilk defa gülümsüyorum. Kendimi yanımda getirmemek söz konusu bile değildi üstelik, onu geldiğim yerde bırakmayacak kadar vicdan sahibiyim.
En azından….
25 Nisan 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
kendi hücra köşene beni de alır mısın? çok güzel yazmışsın. :)
teşekkür ederim...
Harika bir yazı harika tespitler. Çok beğendim defnoz :)
Yorum Gönder